Sultan Sencer Türbesi

Türkmenistan Merv 12. Yüzyıl

Dönemi

Selçuklu

Özellikler

Merv kentinde Sultan Kale'nin merkezinde yer almaktadır. Merv kentinin içinde harabe halinde olmadan günümüze ulaşmış yapılardan birisidir. Yüzyıl başında türbenin harabe bir halde olduğu görülmektedir. 1990 yılına kadar türbede ciddi sayılabilecek bir onarım yapılmamıştı. Bu tarihten sonra Türk ve Türkmenistan hükümetlerinin destek ve katkısıyla türbe onarılmıştır. Türbe günümüzde UNESCO Dünya Kültür mirası listesindendir.

Merv kenti, Karakum çölünün kıyısında Merv Vahası'na kurulmuştur. Türbe inşa edildiği dönemde anıtsallığı ile dikkati çekiyordu. Döneminin tarihçileri ve coğrafyacıları türbenin anıtsallığını ayrıntılı ve abartılı olarak anlatmaktadır. Ortaçağ coğrafyacılarından Yakut, Sultan Sencer'in gömüldüğü yerin camiye bitiş olduğunu ve üzerine daha sonraları türbe inşa edildiğini, cami ve türbenin bir birinden ayrıldığını bitişiğinde başka yapılar da bulunduğunu belirtmiştir.

Yapının çevresinde gerçekleştirilen arkeolojik kazılarda Yakut tarafından bahsedilen bu yapılara ait kalıntılar

bulunmuştur. Kazılar sırasında türbenin yalnız başına

bir yapı olarak tasarlanmadığı, büyük bir bahçenin ortasında yer aldığı anlaşılmıştır. Bu plan düzeninin adı ise "dört bahçe planlar bağ" olarak isimlendirilmiştir. Türbe ve çevresinde 1937 ve 1996 tarihlerinde başlatılan kazı çalışmaları yapılmıştır. 1996 yılında gerçekleştirilen kazılarda türbenin güney tarafında bir çarşı, han ortaya çıkarılmıştır. Bu bölgede gerçekleştirilen kazılar kısmen yarım kalmıştır. Kazılar geniş bir alanda devam ettirilmesi halinde türbenin külliye mimarisi daha iyi anlaşılabilecektir.

Türbenin anıtsal görünüşü, onun yataydaki kübik mimarisini düşeyde yüksek küremsi görünüşü tamamlamakta, dönemi içindeki yapılan diğer yapılarla arasındaki farklılığa işaret etmektedir. Çift cidarlı kubbe, çevresinde bulunan revak galerileri ve kubbenin dış yüzündeki kaplamalarıyla ortaya çıkmaktadır.

Tama men tuğladan inşa edilen yapının duvarları oldukça kalındır. 5. m. civarında kalınlığı olan duvarlar tuğla örgü arasının kerpiçle doldurulmasıyla inşa edilmiştir. Bir anlamda dolgu duvar tekniğinin kullanıldığı bu yapım tekniği orta Asya'da 10.y.y'dan itibaren yaygın olarak kullanılan ama geçmişi çok daha eski olan bir tekniktir.

Yapının cephelerinde giriş cephesi haricinde genel olarak aynı cephe düzenine sahiptir. Yapının doğu ve batıda birer kapı açıklığı görülmektedir. İki cephe harisinde diğer iki cephede masif duvar örgüsü devam eder. Masif duvar örgüsünün üst bölümünde kemerli revaklı bir galeri kubbe başlangıcında bir bölüm oluşturmaktadır. Burada her bir cephede köşedeki kalın ayaklar ve bunlar arasına yerleştirilmiş dörder ayaklar arasındaki beşer kemerli galeri bulunur. Ayaklar arasındaki kemerler sivri kemerdir. Ayakların üzerinde sağır kemerli nişler ayaklardaki masif yüzeyi hareketlendirmiştir. Sivri kemer nişleri üzerinde kare kitabe panoları yer almaktadır. Kitabe panoları makili yazıyla yazılmıştır. Ayaklardan köşelerde bulunanların içleri dekoratif tuğla düzenlemeli olarak yapılmıştır. Bu galerilerin yüzlerinin sıvanarak süslemeli olarak yapıldığı düşünülmektedir. Yapının çevresinde yapılan kazılarda buralardan düştüğü düşünülen stuko parçaları ele geçirilmiştir. Bu bölümün üzeri günümüzde görülmemekle beraber kubbe çeperinde bulunan yapı kalıntılarından revaklı galerinin üzerinde ikinci bir galerinin daha olduğu düşünülmektedir.

Güney cephenin kenarında bulunan ve sonradan yerleştirilmiş spiral merdiven bir kapıya ulaşmakta buradan yapının üst kat galerisindeki bölüme çıkılmaktadır. Üst kısımda galerilerin görevi aynı zamanda kubbenin yanal açılmalarına karşı destek sağlamaktır. Bunun dışında revaklı galerinin üzerinde başka destek payandalarının izleri de görülmektedir.

Yapının kubbesi çift cidarlı olarak yapılmıştır. Ancak günümüzde en dıştaki cidar yıkılmıştır. Dış kabuğun benzeri türbelerde olduğu gibi içteki kubbeye çeşitli şekillerde bağlandığını gösteren kemer izleri görülmektedir. Dış kubbenin mavi çinilerle kaplı olduğunu döneminin tarihçileri bahsetmektedir. Bu çinilerin bir kısmı çevresinde yapılan kazılar sırasında bulunmuştur.

Günümüzde doğu cephede bulunan cephenin ortasındaki kapıdan içeri girilmektedir. Giriş açıklığı dikdörtgen bir çerçeve içine yerleştirilmiş sivri kemerli bir kapı açıklığından oluşur. Batı cephe ortasında bulunan giriş açıklığı da aynı form ve özellikte tasarlanmıştır. Ancak tarihi kaynaklar türbeye bitişiğindeki camiden parmaklık şeklindeki bir açıklıktan girildiğini belirtmektedir. Bu giriş bölümü ve cami Moğol istilası sırasında tahrip olmuştur.

Yapının iç kare planlıdır. Üzeri tek büyük bir kubbeyle örtülmüştür. Her bir cephenin ortasında aynı yükseklikte sivri kemerli açıklık bulunur. Bunlardan iki tanesi kapı açıklığıyken, iki tanesi eyvan şeklindedir. Bu tarz planlama Orta Asya'da İslami dönemde türbelerde kullanılmıştır. Aslında merkezi mekan plan düzeninin bir çeşidi olan bu uygulamada bu açıklıklar ibadet amacıyla ziyaretçilerin oturup dua etmeleri için kullanılmaktadır. Benzerlerini Ebu Said ve Ebu Fazıl Türbelerinde de görmek mümkündür.

İçerisi kubbe eteğinde bulunan pencerelerle aydınlatılmıştır. Bu pencerelerin üzerinde köşelerde trompları bir birine bağlayan sivri kemerli bir niş bulunmaktadır. Trompların iç yüzleri kademeli bir kemerle oluşturulmuştur. Kubbenin iç yüzünde nervürlü bir kemer bağlantı sistemi belirli bir geometrik örgüyü takip edecek şekilde yerleştirilmiştir. Nervürler köşelerdeki tromp kemerlerinin bitişiğindeki sütuncelerin üzerinden dörderli kemer demeti şeklinde başlamaktadır. Kubbe yüzeyine destek veren bu nervürler kubbenin iç yüzünde sekiz kollu bir yıldız kompozisyonu oluşturmaktadır. Nervür kemer kollarından doğu tarafta bulunan bölümün içinde ise usta kitabesi yerleştirilmiştir.

Türbenin içinde duvar yüzeylerinde kalem işlerinden oluşan bir süsleme olduğu kalan izlerden anlaşılmakla birlikte, büyük ölçüde tahrip olmuştur. Duvar yüzeyinde yazı izleri de görülmekle birlikte tahribat sebebiyle tam olarak anlaşılamamaktadır.

Kaynakça

Aslanapa, O., Türk Sanatı, lstanbul, 1984, s.77-78 Cohrı-Wiener, E., "Die Ruinen der Seldschukenstadt von Merv und das Mausoleum Sultan Sandschars", Jahrbuch der asiatischen Kunst, il, 1925, s. 114-122.

Cohn-Wıener, E., Turan, islamische Baukunst in Mittelasien, Berlin, 1930

Atmaca, T. (ed,), Merv Sultan Sencer Türbesi, Ankara, 2004.

Hillenbrand, Robert, lslamic Architecture, Edinburgh University Press, Edinburgh, 1999. 278, 283, 294.

Knobloch, Edgar, Monuments of Central Asia, I.B. Tauris, New York, 2001, 138. Michell George (ed), Architecture of the lslamic World, Thames and Hudson Ltd., Londra, 2001, s.261.

Pilyavskiy, V.I. "Marideki Gadim Mavzoleyin Restovratsiya Edilmeği", TY., 11/16, s.16. Pugachenkova, G.A., Puli razvitiya arklıitektury yuzhnogo T urkmenistana pory rabovladeniya i feodalizma, Moskova, 1958, s.315.

Sayan, Y.,Türkmenistan'daki Mimari Eserler, Ankara, 1999, s.91-99.

Konum
Türkmenistan
Merv
Fotoğraflar