Türkiye AKSARAY 13. Yüzyıl
1229
Konya-Aksaray güzergâhında ve kendi adıyla bilinen kasabadadır.
Kuzey-doğu güney-batı yönünde uzanan dikdörtgen bir oturum alanı üzerine avlu ve kapalı/barınak bölümünü ihtiva eden iki yapı kütlesi halinde inşa edilmiştir; dış cephe duvarları, cepheyle eş yükseklikte ve dışa taşkın prizmatik kütleler halinde tasarlanarak cephe boyunca münavebeli olarak dizilen silindirik ve beş kenarlı formlara sahip payandalarla desteklenmiştir. Buna karşılık, avlu ile kapalı/barınak bölümünün birleştiği köşeler ile kapalı/barınak bölümünün güney-batı cephesinin her iki köşesinde, kare prizmal formlu birer köşe kulesi yer alır. Hanın kuzey-doğu cephesindeki payanda ve köşe kulelerinin formları ise farklıdır; cephenin kuzey ve doğu köşelerinde, sekizgen prizmal birer köşe kulesi ve taçkapının yan kanatlarındaki cephe duvarlarında da dikdörtgen prizmal formlu ve cepheye bakan yüzleri yarı dairesel taşlarla örülerek filpâye görünümü halinde tasarlanmış anıtsal birer payanda bulunmaktadır.
Hanın kuzey-doğu cephesinin merkezine yerleştirilmiş mermer taçkapısı, dışa taşan ve cephe kotunu aşarak yükselen dikdörtgen prizmal bir kütleden ibarettir. Taçkapı kütlesi, geometrik kompozisyonların işlendiği farklı genişlik ve profillerdeki bordür ve silmelerle, yanlardan kuşatılmıştır; üst çerçevesi yıkılmıştır. Oniki sıra mukarnaslı kavsarayla örtülü taçkapı nişini, yan kanatlarının köşelerine yerleştirilmiş gövdeleri burmalı birer sütunceye oturan sivri bir kemer kuşatır. Kavsara köşeliklerinde yer alan madalyon ve dikdörtgen levhalara farklı geometrik kompozisyonlar işlenmiştir; kavsaranın en üst sırasını oluşturan mukarnas bloğu ile kuşatma kemeri arasındaki yüzeylere sülüs hatla “El-minnetülillâh” yazılmıştır. Kemer köşeliklerindeki altıgen panolarda ise kûfî hatla Ali yazılarından oluşan simetrik birer çark-ı felek kompozisyonu yer alır.
Taçkapının yan kanatlarında, geometrik kompozisyonların işlendiği bir bordür ile yanlardan ve üstten çevrelenen dört sıra mukarnas kavsaralı birer mihrabiye nişi yer alır; üç kenarlı niş yüzeyleri, geometrik kompozisyonlar ve bitkisel motifler ile sülüs yazılardan oluşan girift bezemelerle değerlendirilmiştir. Nişleri çevreleyen sivri kemerler ve kemer köşeliklerinde, kakma olarak yapılmış çift renkli mermer işçiliği dikkat çekicidir. Taçkapı nişini çevreleyen kuşatma kemerindeki geometrik kompozisyonların aralarında pek azı in-situ olarak kalabilmiş mermer parçalarına bakılırsa, geçmişte, taçkapının kuşatma kemeri ile kavsara köşeliklerindeki dikdörtgen levhaların, kavsaranın üst bölümündeki sekizgen yuvaların, çark-ı felek kompozisyonlarının işlendiği altıgen panoların ve hattâ “El-minnetülillâh” yazısının içlerindeki yuvalara farklı renk ve ebatta mermer parçaların kakma olarak yerleştirildikleri anlaşılmaktadır.
Taçkapının, hâlihazırda bir kanadı mevcut olan ve geçmişte sivri kemerle örtülü olduğu anlaşılan kapı açıklığından, kareye yakın dikdörtgen planlı ve haç tonozla örtülü giriş eyvanı vasıtasıyla hanın avlusuna dahil olunmaktadır. Kuzey-doğu güney-batı yönünde uzanan avlu, kuzey-batı, kuzey-batı ve güney-doğu yönlerinden kapalı ve yarı-açık mekânlarla çevrili ve dikdörtgen planlı bir alandır. 20. yüzyılın ikinci yarısında yapılan onarım çalışmalarında, avluyu çevreleyen mekânların özgün plan karakteristikleri büyük ölçüde değişikliğe uğramış; 13. yüzyılın en önemli imar faaliyetlerinden birini oluşturan bu anıtsal yapı üzerinden, Selçuklu çağı mimarlığına ve mekânların gerçek işlevlerine ilişkin değerli bilgiler elde etme imkânı da ortadan kalkmıştır.
Avlunun kuzey-doğu kanadında, giriş eyvanının kuzey ve doğu duvarına bitişik olarak dikdörtgen planlı ve sivri beşik tonozla örtülü ikişer oda yer alır. Avlunun kuzey-batı kanadı, kare planlı ayaklar üzerine oturan ve çift sıra sivri kemerlerle birbirine bağlantılı revaklı bir galeri halinde tasarlanmıştır; sivri kemer gözleri halinde avluya açılan yarı-açık mekânlar, sivri beşik tonozlarla örtülüdür. Avlunun güney-doğu köşesindeki yirmialtı basamaktan oluşan iki kollu ve ara sahanlıklı bir merdiven kuruluşu, avlu ile çatıyı irtibatlandırmaktadır.
Avlunun güney-doğu kanadında birbirine bitişik olarak sıralanan on odadan güney köşesinde yer alan ve avluya bir kapıyla açılıp iç kapıları vasıtasıyla birbiriyle irtibatlandırılmış dikdörtgen planlı ve sivri beşik tonozlarla örtülü üç odanın, hanın mutfak, yemekhâne ve kiler işlevleri gören servis mekânları olduğu, güney-doğu kanadının ortasındaki üç bölümlü mekân ile avlunun doğu köşesindeki bir diğer üç bölümlü mekânın da hamam işlevi gördüğü ileri sürülmüştür.
Avlunun kuzey-batı kanadı, kare planlı ayaklarla bölüntülü ve sivri kemerlerle birbirine ve duvarlara bağlanarak avluya açılan çift sıra revaklı bir galeri halinde tasarlanmıştır; sivri kemer gözleri halinde avluya açılan yarı-açık mekânlar, sivri beşik tonozlarla örtülüdür.
Avlunun merkezinde, köşelerde L planlı dört kemer ayağı üzerine çift kademeli sivri kemerlere oturtularak zeminden yükseltilen kare planlı ve fevkânî bir köşk mescit yer almaktadır. Mescidi taşımak üzere kemer ayaklarının oluşturduğu kare planlı bir baldaken kuruluşu halinde tasarlanmış zemin kat, çapraz tonozla örtülü yarı-açık bir alandır. İbadet mekânını oluşturan üst katın cephelerinde, mermer kaplamalar arasına onarımlar sırasında yapılmış tuğla örgülü plastik tamamlamalar, Selçuklu çağı kültür mirası adına acıklı bir görüntü sunarlar.
Mescide, güney-batı cephesine bitişik iki kollu ve ara sahanlıklı onikişer basamaklı bir taş merdiven kuruluşuyla ulaşılmaktadır. Sivri kemerle kuşatılmış dokuz sıra mukarnas kavsaralı ve düz atkılı bir kapıyla dahil olunan ibadet mekânı, kuzey-doğu ve kuzey-batı duvarlarındaki birer pencereyle aydınlatılmaktadır; güney-doğu duvarındaki çokgen planlı mihrap nişi, zar başlıklara sahip silindirik birer sütunce üzerinde yükselen çift katlı mukarnas kavsaralarla örtülüdür.
İbadet mekânının örtüsü yıkılmış olmakla birlikte, üst köşelerindeki dört sıra mukarnas kavsaralı tromp kalıntıları, kilit taşına doğru giderek daralan görkemli bir üst yapı halinde, mekânın geçmişte mukarnaslı bir örtüye sahip olduğunu düşündürmektedir. İbadet mekânının kuzey köşesinde yer alan ve duvar içerisinde devam eden beş basamaklı merdiven kuruluşuyla, geçmişte mescidin damına çıkıldığına şüphe yoktur.
Hanın güney-batı kanadını oluşturan kapalı/barınak bölümünün mermer taçkapısı, avluya bakan cephesinin ortasındaki dışa taşkın ve cephe duvarlarını aşarak yükselen dikdörtgen bir kütleden ibarettir; üst kenarı yıkıktır. Geometrik kompozisyonların işlendiği silme ve bordürlerle yanlardan ve üstten çevrelenen taçkapı nişi, zar başlıklı silindirik sütunceler üzerine oturan dokuz sıra mukarnas kavsaralıdır. Taçkapının yan kanatlarında, karşılıklı olarak yerleştirilmiş çokgen planlı ve üç sıra mukarnas kavsaralı birer mihrabiye nişi yer alır.
Taçkapının basık kemerli kapı açıklığıyla dahil olunan kapalı/barınak bölümü, dikdörtgen planlı bir mekândır. Sivri beşik tonozla örtülü orta sahın, kuzey-doğu güney-batı yönünde uzanan mütemâdi bir mekân olarak tasarlanmış; yan sahınlar da güney-doğu kuzey-batı yönünde uzanan birbirine geçişli ve sivri beşik tonozlarla örtülü dokuz bölüm halinde orta sahınla irtibatlandırılmıştır. Orta sahın daha geniş ve yüksektir; merkezindeki kare planlı alan, içten tromplarla geçilen kubbe ve dıştan da çatı kotu üzerinde yükselen köşeleri pahlanmış kare prizmal bir kaide üzerinde yükselen sekizgen prizmal kasnağa oturtulmuş sekizgen piramidal bir külâh ile örtülüdür. Oturtmalığın aksiyal kenarlarına açılan yuvarlak kemerli birer mazgal pencere kadar, kubbe iç yüzüne açılmış üç dilimli yonca formlu tepe pencereleriyle iç mekâna ışık sağlanmıştır.
Avlu taçkapısının mukarnaslı kavsarasının ilk sırasına yerleştirilmiş ve taçkapı nişini üç kenarı boyunca dolaşan sülüs yazılı kitâbede ise, hanın avlusunun, Selçuklu Sultanı I. Alâeddîn Keykubad tarafından 1229 yılı Mayıs/Haziran ayında inşa ettirildiği anlaşılmaktadır. Kapının kuzey kanadındaki sövesi üzerinde altlı üstlü olarak yerleştirilmiş yarım sekizgen formlu iki bölme üzerinde ise “Amel… Muh…” ve “bin Hav..n” ibareleri rahatlıkla okunabilmektedir. Sözkonusu terkibin, “Amel-i Muhammed bin Havlan el-Dımışkî” şeklinde tamamlanacağı muhakkaktır; bu suretle, hanın, daha önce Konya’daki Alâeddîn Camii’nde çalıştığı 1220/21 tarihli kitâbesiyle de bilinen, Karatay Medresesi’nde de çalışmış olması kuvvetle muhtemel Şamlı Muhammed bin Havlan’ın eseri olduğu anlaşılmaktadır.
Avlu taçkapısının sivri kemerli olduğu anlaşılan kapı açıklığının üzerine yatay olarak yerleştirilmiş mermer bloklar üzerine, tek satırlık ve sülüs hatla yazılmış Arapça kitâbede, “Yakılmak suretiyle harâb olan bu mübarek büyük kapı”nın Selçuklu Sultanı III. Gıyâseddîn Keyhüsrev zamanında ve Sultanın mütevellisi Sirâcü’d-dîn Ahmed bin Hüseyin tarafından 1268/69 yılında yenilendiği yazılıdır. Öyle anlaşılıyor ki, inşa edilişinin üzerinden 40 yıl geçtikten sonra, hanın avlu taçkapısında, yenilenmesini gerektirecek bir yıkım yaşanmış ve hâlihazırda kapı açıklığında tesbit edilen anomali de bu fizikî müdahale sırasında oluşmuştur. Taçkapının söve taşlarının derzlerinde in-situ olarak görülen kurşun kenetler, yıkılan eski taşların mümkün olduğunca derlenerek biraraya getirildiğini açıkça göstermektedir. Hanın mimarının adının yazılı olduğu sekizgen bölmelerin de, taçkapıdaki yıkım sırasında parçalandığına şüphe yoktur.