SİVRİHİSAR ULU CAMİİ

Türkiye ESKİŞEHİR 13. Yüzyıl

Yapım Yılı

1274/75

Özellikler

Çarşı içinde ve Camii Kebir Mahallesi’ndedir.

Doğu-batı yönünde uzanan dikdörtgen planlı geniş bir oturum alanı üzerine inşa edilmiş olan cami, hâlihazırda iki yöne eğimli bir kırma çatı ile örtülüdür. Doğu cephesinin önemlice bir bölümüne, cepheden taşan ve mahallinde “Sölpük Mescidi” adıyla tanınan bir yapı eklemlenmiş durumdadır; hâlihazırda güney-batı köşesinde kare prizmal taş bir kaideye oturan sekizgen bir pabuç üzerinde yükselen tuğladan silindirik gövdeli ve tek şerefeli minarenin, pabuç bölümünün güney yüzündeki iki satırlık kitâbesine göre, Hacı Habib bin Taymış tarafından 1487 yılı Haziran ayında inşa ettirilmiş olduğu anlaşılmaktadır.

Caminin mütemâdi ve sağır bir duvar yüzeyinden ibâret kuzey cephesinin doğu kanadında, dışa taşkın dikdörtgen prizmal bir kütle olarak mermer bir taçkapı yer almaktadır; günümüzde kadınlar mahfiline dahil olunan taçkapı, düz ve içbükey profilli düz silmelerle yanlardan ve üstten kuşatılmış olup, basık kemerli bir kapı açıklığına sahiptir.

Yapının batı cephesinin kuzey kanadında bir taçkapı ile taçkapının yan kanatlarında üç dikdörtgen pencere bulunur. Hâlihazırda ahşap bir sundurmayla örtülü ve basık kemerli bir kapı açıklığına sahip taçkapı, cepheden dışa taşkın dikdörtgen prizmal bir mermer kütledir; düz ve içbükey profilli düz silmelerle yanlardan ve üstten kuşatılarak dikdörtgen bir çerçeve içine alınmış olan taçkapı nişi, yan köşelerdeki zar başlıklı silindirik birer sütunce üzerine oturan üç sıra mukarnas kavsarayla örtülüdür.

Caminin güney cephesi, dokuz sıra halinde altlı-üstlü olarak düzenlenmiş çift katlı dikdörtgen pencerelerden ibârettir; alt sıradaki pencereler daha geniştir.

İbâdet mekânı, kıble duvarına paralel ve birbirine eş aralıklarla yerleştirilmiş silindirik ahşap sütunlarla doğu-batı yönünde uzanan altı sahna taksim edilmiş olup, aksiyal yönlerde ve sütunlar üzerindeki ahşap yastıklara oturan kirişlemeli bir ahşap tavanla örtülüdür. Mihrap önündeki, devşirme korinth başlıklı iki ahşap sütun, oymaları ve kalemişi boyamalarıyla özellikle dikkat çekicidir. Kıble duvarındaki kalıplama tekniğinde yapılmış alçı mihrabın, caminin 15. yüzyıldaki tâmir ve tâdilleri sırasında yapılmış olması muhtemeldir. Dış çerçevesi sülüs hatlı bir yazı şeridi ile kuşatılmış ve üzerine geometrik kompozisyonlar ile üzüm salkımları ve dallarından oluşan bitkisel motiflerin işlendiği geniş bordürlerle çevrelenen altı kenarlı mihrap nişi, silindirik sütuncelere oturan beş sıra mukarnaslı kavsarayla örtülüdür.

Caminin hâkiki kündekârî tekniğindeki ahşap minberinin, 1924 yılında yıkılan Kılıç Mescidi’nden getirildiği düşünülmektedir. Minber kapısının kanatlarındaki birer dikdörtgen panoda, kıvrım dallardan oluşan girift bir bezeme arasına, “Büyük Hoca” meâlinde “Hâce-i Ecell” ünvânıyla ahşap ustasının adı olarak “Hasan bin Muhammed” yazılıdır.

Caminin doğu cephesine bitişik “Sölpük Mescidi”nin kapısındaki beş satırlık sülüs yazılı inşa kitâbesinden, yapının, Cemâleddîn Ali Bek bin Cemâleddîn İsmâil bin Akçe Bek tarafından 1231/32 yılında inşa ettirilmiş olduğu ve kitâbede “mübârek imâret” olarak belirtilmiş yapıyla caminin kastedildiği düşünülmüştür. Gerçi bunun tersini düşünmek ve kitâbenin başka bir yapıdan getirilmiş olduğunu iddia etmek mümkün değildir. Buna karşılık, sözkonusu kitâbenin, caminin kuzey ya da batı cephelerindeki taçkapılardan birinde değil, fakat Osmanlı çağında ve 15. yüzyılda tâmir ettirildiği bilinen “Sölpük Mescidi”nin kapısında yer alması garip olduğu kadar, ilk iki satırında, Selçuklu çağı için alışılmış olmayan Arapça ve Farsça ibârelerin kullanıldığı kitâbede, anılan tarihte Selçuklu tahtında bulunan Sultan I. Alâeddîn Keykubâd’a atıfta bulunulmamış olması da dikkat çekicidir. Bu husus, kitâbenin tarih satırının binler hânesindeki son kelimesinin yanlış okunmuş olabileceğini düşündürmekle birlikte, sözkonusu kelime hayli bozuk durumdadır ve okunabilmesi imkânı kalmamıştır; buna karşılık, son kelimenin “semâne mie” şeklinde okunması ve kitâbede sözü edilen yapı inşaatının 1425/26 yılında gerçekleştirilmiş olması da mümkündür.

Caminin kuzey cephesindeki taçkapısının alınlığında ve geometrik bezemeli iki kabara arasına yerleştirilmiş “Es-Sultanî” yazısının altındaki iki satırlık kitâbeden, “bu mübârek mescid”in Mikâil bin Abdullah tarafından 1274/75 yılında yenilendiği anlaşılmaktadır.

Doğu cephesindeki kapının üzerinde yer alan dört satırlık sülüs yazılı kitâbeden, “bu mukaddes câmi”nin, Osmanlı Sultanı II. Murad’ın “lûtuflarıyla” tâmir ettirildiği ve tâmirin 1439/40 yılında sona erdiği anlaşılmaktadır.

Caminin doğu kapısındaki dört satırlık bir başka sülüs yazılı kitâbeden ise, caminin vâkıfı olarak “Eminüddîn Mikâil”in adı zikredilerek, kimisi malı ve kimisi de bedeniyle yardım ederek “Allah’a olan imânları kuvvetli” hayır sahipleri vasıtasıyla caminin 1778/79 yılında yenilendiği anlaşılmaktadır. Hakkında hiçbir yazılı bilgi bulunmamasına karşılık, caminin ibâdet mekânındaki ahşap sütunların, 18. yüzyılın ikinci yarısında gerçekleştirilen tâmir ve tâdiller sırasında ilâve edilmiş olması muhtemeldir.

Konum
Türkiye
ESKİŞEHİR
Fotoğraflar