İNCE MİNARELİ MEDRESE

Türkiye 13. Yüzyıl

Yapım Yılı

1264

Özellikler

Selçuklu İlçesi’nde ve Beyhekim Mahallesi’ndedir. Kapalı avlulu, tek eyvanlı ve tek katlı bir medresedir; adını, kuzey-doğu köşesindeki minaresinden almaktadır.

Doğu cephesinin ortasında, dışa taşkın ve âdeta bağımsız
bir yapı gibi tasarlanmış anıtsal taçkapısı yer alır. Sivri kemerli
kapı açıklığı, yüksek kuşatma kemerinin sınırlandırdığı bir niş içerisine yerleştirilmiştir. Kapı açıklığının yan kanatlarında Korint başlıklı silindirik birer sütunce, sütuncelerin iki yanında ise dışa doğru kademelendirilmiş ve üstten alta doğru incelen ikişer sütunce yer alır. Kapı kemerinin üzengi hattında başlayıp, kemerin kilit taşı üzerinde düğüm yapan iki yazılı bordür, taçkapı nişinin yüzeyini simetrik iki parçaya taksim ederek yükselir. Kapı kemerinin köşeliklerine birer küresel kabara yerleştirilmiştir. Nişin geniş iç yüzeyine, simetrik olarak altta birer hilalle ilişkilendirilmiş yüksek kabartma hayat ağacı motifleri işlenmiştir. Kavsaranın üzerindeki alınlıkta geometrik geçmeler ve bunların da üzerinde usta adının yazılı olduğu simetrik iki madalyon bulunur. Kapı nişinin yanlarındaki ikiz sütuncelerin üzerinde düğümlenerek yükselen iki silme, yüksek kabartma birer palmet motifiyle irtibatlandırılmıştır. Palmetlerin seviyesinde başlayan ince silmeler ise saçak kornişinin altında dilimlenerek ortada iri bir sarkıta dönüştürülmüştür. Taçkapıdaki bu yoğun bezemeleri yanlarda, içbükey kavisli bir yazı bordürü, zencerekli, bitkisel bezemeli ve son olarak ortası düğümlü iki kaval silme sınırlandırır. Usta adının yazılı olduğu madalyonların yan kenarlarındaki birer boşluk, taçkapının, vaktiyle ahşap konsolların taşıdığı geniş bir sundurma çatıyla örtülü olduğuna karine oluşturur.

Taçkapının sivri kemerli kapı açıklığından, kare planlı ve çapraz tonozla örtülmüş giriş mekânına dahil olunur; kuzey ve güney duvarlarında karşılıklı olarak sivri kemerli birer niş yer alır. Mekânın batı duvarındaki sivri kemerli bir kapı açıklığından, kapalı bir iç avlu niteliği taşıyan merkezî mekâna ulaşılır. Ortasında havuz bulunan kare planlı mekân, üst köşelere yerleştirilmiş üçgen geçişlerle 20’gene dönüştürülmüş ince bir kasnak üzerine oturan kubbe ile örtülüdür. Kubbe göbeği, bir tepe penceresi gibi açık bırakılmış ve aydınlık feneri ile kapatılmıştır. İç avlunun batı kanadında, avludan üç basamakla çıkılan ve sivri beşik tonozla örtülü ana eyvan yer alır. Eyvana bitişik iki yan kanadında, kapıları iç avluya açılan kare planlı iki köşe odası bulunmaktadır. İç avlunun kuzey ve güney kanatları ise, simetrik olarak yerleştirilmiş dikdörtgen planlı dörder odadan müteşekkildir.

Dışta yöreye özgü kesme Sille taşından inşa edilmiş medresenin iç mekânlarında tuğla kullanılmıştır. Medrese, taçkapısındaki görkemli taş bezemeler dışında, iç mekânlarına uygulanmış tuğla ve sırlı tuğla bezemeleriyle de dikkati çeker.

Kubbeli iç avlu niteliğindeki merkezi mekânı örten kubbede, sırlı ve sırsız tuğlalar dekoratif bir görünüm oluşturacak şekilde düzenlenmiştir. Kubbe eteğindeki tuğladan kabartma kûfî yazılı bordürün zemini, turkuaz renkli kesme çinilerle dolgulandırılmıştır. Kubbe eteğinin oturduğu çokgen kasnak üzerindeki ince bordür, üçgen geçiş elemanlarının birleşme kenarları, sivri kemerli pencere ve nişlerin alınlıkları mozaik tekniğinde çinilerle bezenmiştir. Medresenin hat sanatının önemli örnekleri olarak kabul edilen yazıları büyük önem taşımaktadır. Özellikle taçkapısı, yazının yoğun olarak uygulandığı ender tasarımlardan biri olarak kabul edilir. Taçkapının ortasındaki düğümlü kitâbe bordüründe, sülüs ile “Fatiha” ve “Yâsin” sûreleri yazılıdır. Niş kemerinin alınlığındaki rozetlerden birinde “Amel-i Kelûk”, diğerinde ise “bin Abdullah” yazılıdır. İç mekânda, kubbe eteğini çeviren bordürde kûfî yazı ile “El Mülkü-l’illâh” ibaresi yer alır.

Medreseye adını veren minare, bitişiğindeki mescide aittir. 1901 yılında düşen bir yıldırım sonucunda, minarenin birinci şerefeye kadar olan bölümü ve medresenin kuzey-doğu köşesine dıştan eklemlenmiş mescidinin kubbesi yıkılmıştır. Kesme taştan kare planlı prizmal bir kaide üzerinde yükselen tuğla minare, dilimli bir gövdeye sahiptir. Gövde yüzeyi, sırlı tuğla ve kesme çinilerle bezenmiştir.

Osmanlı çağında birçok onarım geçiren medrese, 1954 yılındaki onarımlardan sonra 1956 yılında, Konya Müzesi’ne bağlı “Taş Eserler Seksiyonu” olarak ziyarete açılmıştır. Son yıllarda, medresenin kuzey-doğu köşesindeki mescit onarılmış; minare ile taçkapı arasında kalan muhdes mektep yeniden inşa edilerek sergi salonu haline getirilmiştir.

Selçuklu Veziri Sâhib Atâ Fahreddîn Ali tarafından inşa ettirildiği bilinen yapı topluluğu, Osmanlı çağının sonlarına doğru ve 1899 tarihinde istinsâh edildiği anlaşılan Arapça vakfiyesinde de “...birbirine bitişik...medrese ve mescid ve minare...” olarak kaydedilmiştir. 1264 yılı Mayıs ayı başında tesis edildiği anlaşılan ve 1265 ve 1280 yıllarında ilâveler yapılmış olan vakfiyede, “Sahib-i A’zâm, doğu ve batı vezirlerinin hâkimi, halkın sığınağı, yaratıkların imdadına yetişeni, devlet ve dinîn iftiharı, İslâm ve müslümanların müftüsü, melîk ve sultanların emîri, iyilik, menkıbe, mefahir ve cömertliklerin babası, Konyalı Ali bin-i Hüseyin El-Hac Ebû Bekir” olarak kaydedilmiş bânî Sâhib Atâ Fahreddîn Ali’nin “Konya’da Sultan Kapısı yolunda Odun Pazarı yakınında hendek hizasında bina ve tesis ettiği imâret” olarak bahsedilen yapı topluluğunun inşa tarihinin, terminus post quem, 1264 yılı olması icâb eder.

Konum
Türkiye
Fotoğraflar