Türkiye ANKARA 13. Yüzyıl
AHİ ŞERÂFEDDÎNOlarak da bilinir.
1289/90
Samanpazarı’nda ve kendi adıyla bilinen mahallededir. Doğu yönünde ve yol aşırı karşısındaki türbeyi de içine alan ihata duvarına gömülü antik çağdan kalma ve devşirme yapı malzemesi olarak kullanılmış arslan heykeli nedeniyle Arslanhâne Camii olarak bilinmektedir.
Kuzey-güney yönünde ve eğimli bir arazi üzerine inşa edilmiştir; bu nedenle, doğu ve batı cephelerinde harim kotuna açılan birer kapı ile kuzey cephesinde ve minare kaidesine bitişik olarak mermerden bir taçkapı bulunur.
Caminin doğu ve güney cephelerinde altlı-üstlü sıralar halinde dikdörtgen pencereler yer alır; doğu cephesinin kuzey kanadına yakın kapı, düz bir silmeyle çevrelenen basık kemerli bir açıklıktan ibârettir. Kapı açıklığının üstündeki sivri sağır kemerli akroter dizisi zamanla tahrip olmuştur. Tuğla örgüler arasındaki derzlerde yer yer patlıcan moru renkli çini mozaikler ile Milet işi seramik fragmanlarına tesadüf edildiği gibi, basık kemerin enli dikdörtgen alınlığında da, geçmişte üç seramik çanağın gömülü olduğunu açıklayan izler tesbit edilebilmektedir.
Batı cephesinin kuzey kanadına yakın kapı, tuğla örgülü bir çerçeve içine yerleştirilmiş sivri kemerli bir niş halindedir; nişin üstünde, sivri sağır kemerlerden oluşan ve yarım bırakılmış bir akroter dizisi yer alır. Sivri kemer alınlığında, tuğla örgüler arasına düzensiz olarak turkuaz renkli çini mozaikler ile renkli sır tekniğinde ve lâcivert zemin üzerine sarı, beyaz ve turkuaz renklerde rûmî-palmet motiflerinin işlendiği çini fragmanları gömülmüştür. Sivri kemerle kuşatılan nişin alınlığındaki üçgen panoda ise tuğla mozaiklerle oluşturulmuş geometrik kompozisyonların ara bölmelerine hâlihazırda çoğu dökülmüş olan turkuaz renkli çini mozaiklerin yerleştirilmiş olduğu dikkati çeker. Panonun yan kanatlarındaki turkuaz sırlı altıgen çinilerin, Erken Osmanlı örneklerine benzerliğine işaret edilmiştir.
Caminin kuzey cephesinde ve minare kaidesine bitişik mermer taçkapı, farklı genişlik ve profillerdeki silme ve bordürlerle yanlardan ve üstten kuşatılmış dikdörtgen prizmal bir kütledir. Taçkapı nişini, zar başlıklı silindirik iki sütunce üzerinde yükselen sekiz sıra mukarnaslı kavsara örter. Taçkapının basık kemerli kapı açıklığyla, hâlihazırda harimin kuzey kanadında ve fevkânî bir kat halinde düzenlenmiş kadınlar mahfiline dahil olunmaktadır.
Taçkapıya bitişik minare, kare prizmal kaideli, silindirik gövdeli ve tek şerefelidir; şerefe korkuluğundan itibaren petek ve külâhı yenilenmiştir. Kaidesinde devşirme taş ve mermer bloklar kullanılmıştır. Kaidenin üzerine oturan pabuç bölümü üç kademeli biçimlenişiyle dikkati çeker; sekizgen pabucun tuğla örgüleri arasındaki derzlerde turkuaz ve patlıcan moru renkli çini mozaikler ile üst bölümlerinde sırlı tuğla kullanılmıştır. Şerefe korkuluğunun altındaki çift kademeli korniş üzerinde turkuaz renkli ve eşkenar dörtgen formlu çini mozaikler ile sırlı seramik çanakların gömülü olduğu tesbit edilebilmektedir; korkuluğun oturduğu kornişin üst bölümünün ise geçmişte çini mukarnaslı olabileceği düşünülmüştür.
Caminin ibâdet mekânı, kuzey-güney yönünde uzanan yirmidört silindirik ahşap sütunla beş sahna taksim edilmiştir; dört sıra halinde dizilen ahşap sütunların taşıdığı tavan strüktürünün makas sistemi, bindirme ahşap kirişler ve yastıklardan oluşmaktadır; taşıyıcı ahşap sütunlarda, Roma çağından kalma devşirme mermer başlıklar kullanılmıştır.
İbâdet mekânının kıble duvarındaki mihrap, Selçuklu çağının en çarpıcı örneklerinden birini oluşturmaktadır. Turkuaz ve patlıcan moru renkli çini mozaikler ile alçının birarada kullanıldığı mihrap, farklı genişlik ve profillerdeki silme ve bordürlerle yanlardan ve üstten dikdörtgen çerçeve içine alınmış anıtsal bir tasarımdır. Beş kenarlı mihrap nişi, çan tipi başlıklara sahip ve ajur tekniğinde bitkisel desenlerin işlendiği silindirik iki sütunce üzerinde yükselen altı sıra mukarnaslı kavsarayla örtülüdür. Mihrap nişinde turkuaz ve patlıcan moru renkli çini mozaik ve alçı oyma ile girift bir bezeme yer alır. Mihrabın alınlığındaki madalyon, turkuaz ve patlıcan moru renkli çini mozaiklerin gömülü olduğu yüksek kabartma alçı bezemesiyle sıradışı bir tasarımdır.
Mihrabın üst çerçevesi üzerine enli bir kuşak halinde yerleştirilmiş akroteri üzerindeki girift desenler arasında uzanan kıvrımlı bir şerit, pullu gövdesiyle stilize edilmiş ejder figürüne benzetilmiştir.
Mihrabın batı kanadındaki ceviz minber, çakma ve taklit kündekârî tekniğiyle yapılmış Selçuklu çağının en dikkat çekici örneklerinden biridir. Geometrik kafesi oluşturan çokgen, yıldız ve eşkenar dörtgen formlu ara bölmelere oyma olarak girift bitkisel motifler işlenmiştir; bazı desenlerin boyalı olması dikkat çekicidir.
Minberin yan aynalığı üzerindeki Arapça kitâbeden, caminin, Selçuklu Sultanı II. Gıyâseddîn Mesud zamanında “fütüvvet ve mürüvvet sahibi kardeşler” tarafından 1289/90 yılında inşa ettirildiği anlaşılmaktadır. Kitâbede yazılı Ahi kardeşlerin, aynı zamanda Ahi Şerefeddîn’in babası ve amcası olan Hüsâmeddîn ve Hasaneddîn adlı iki kardeş olduğu öne sürülmüştür.
Minber korkuluğu üzerindeki bir diğer kitâbeden ise, ustasının “Neccar Muhammed bin Ebubekir” olduğu anlaşılmaktadır.
Caminin inşa kitâbesi yoktur; batı kapısının güney kanadında ve duvar örgüsü içinde kullanılmış bir kitâbe parçası üzerindeki yazıdan, bânîsinin Seyfeddîn Çaşnigîr olduğu ve caminin de 13. yüzyılın başlarında inşa edildiği düşünülmüş; mihrap ve minber gibi donatıları da 13. yüzyıl sonunda camide gerçekleştirilen tâmirle ilişkilendirilmiştir. Buna karşılık, duvar örgüsü içindeki kitâbe parçasının, bir mezartaşına âit olup camide gerçekleştirilen tâmirler sırasında devşirme bir yapı elemanı olarak kullanılmış olduğu ve ahşap minber üzerindeki kitâbede yazılı olduğu gibi caminin de 1289/90 yılında inşa edildiği anlaşılmıştır.