Türkiye AFYON
CÂMİ-İ KEBÎR/HOCABEY CAMİiOlarak da bilinir.
Afyon Kalesi’nin güney-batı eteklerinde ve kendi adıyla bilinen mahallededir. 16. yüzyıldan başlamak üzere bazı tarihî kayıtlarda “Câmi-i Kebîr” ya da “Hocabey Camii” olarak da adlandırılmıştır.
Düzgün olmayan dikdörtgen bir oturum alanı üzerinde kuzey-batı güney-doğu yönünde uzanan cami, kaba yonu taşlarla inşa edilmiş kârgir bir yapıdır; hâlihazırda güney-doğu ve kuzey-doğu cephelerindeki birer kapıyla harime dahil olunmaktadır. Kuzey-doğu cephesinin kuzey kanadında ve cepheye bitişik olarak tek şerefeli tuğla minaresi yükselmektedir. Kesme taş örgülü dikdörtgen prizmal ve üzerindeki beşgen prizmaldan ibâret çift katlı kaide üzerinde profilli bir taş silme ile ayrılan pabuç bölümü, tuğla örgülü ve köşelerinde üçgen bingilerin bulunduğu çokgen bir kuşak halinde gövdeye doğru daralır. Dairesel profilli bir silme üzerinde yükselen tuğla örgülü minare, silindirik gövdeli olup, gövde üzerinde turkuaz ve patlıcan moru renkte sırlı tuğlalarla eşkenar dörtgen desenlerden oluşan geometrik bezemeler yer almaktadır. Üç sıra sırlı tuğla örgülü bilezikten sonra, altı, mukarnas sıralarını takliden tuğlaların farklı açılarla istiflendiği şerefeye geçilir. Taş korkulukla çevrili şerefenin üzerinde yükselen tuğla ve kesme taş örgülü petek kısmı, düzgün kesme taş kaplamalı bir külâh ve alemle nihayetlenmektedir. Taş-tuğla almaşık duvar örgülü kaidesine bakılırsa, minarenin, camide 1341 yılında yapılan tamîr sırasında eklenmiş olması muhtemeldir.
İbâdet mekânı, kuzey-batı güney-doğu doğrultusunda ve mihraba paralel beş sahın oluşturacak şekilde silindirik kırk ahşap sütunun taşıdığı ahşap kirişlemeli bir tavan ile örtülüdür. Sütun başlıklarının bazıları stalaktitli ve boyalıdır; ahşap tavanı taşıyan bindirme kiriş aralarında kalem işi bezemeler dikkati çeker. Caminin kalem işi bezemelerinin önemlice bir bölümü, 1946-1953 yılları arasında tahrip olmuş; sütun ve sütun başlıklarının bazıları da değiştirilmiştir. Eski ahşap sütun başlıklarından bir kısmı, hâlihazırda Afyon Müzesi’nde ve açık ortamda sergilenmekte ise de, geçmişte Ulu Cami’ye ait olduğu söylenen ve üzerinde horoz ve kuş figürlerinin de yer aldığı figürlü ahşap tavan elemanları bugün yoktur.
Harimin kıble duvarındaki düşey dikdörtgen formlu mihrap, derinliği duvar içinde kalan dikdörtgen bir nişten ibâret olup, altı sıra mukarnas kavsaralıdır. Mihrap kütlesini, yanlardan ve üstten kuşatan enli silme üzerinde Ayete’l Kürsî yazılıdır; son satırında ketebe olarak Hacı Murad bin Mahmud’un adı okunduğu gibi, tarih olarak da “Ali Bek bin Sevastos” zamanına atıfta bulunulmaktadır. Bu tarihin, Selçuklu Sultanı III. Gıyâseddîn Keyhüsrev zamanına ve 13. yüzyılın son çeyreğine tekabül ettiği düşünülmüştür.
Mihrabın batı kanadında ve kıble duvarına bitişik minberin çift kanatlı ahşap kapısı, Selçuklu çağının erken örneklerinden birisidir. Merkezinde sekiz köşeli yıldız ve yıldızın kollarının uzatılmasıyla çevresinde oluşan sekiz kollu yıldız kompozisyonun yer aldığı madalyonlu kapı kanatlarının üst panolarında yazılı iki kitâbe panosundan birinde, kapı kanatlarının “Emir Hâc Bek el-Neccar” tarafından yapıldığı belirtilmektedir. Buna karşılık, ikinci kanat üzerindeki kitâbede yazılı tarih, Hicrî 671 olarak okunmuş ve bu tarihin Milâdi takvimdeki karşılığı olan 1272 yılı, bugüne kadar Ulu Cami’nin inşa tarihi olarak kabul edilmiştir. Sözkonusu kitâbede, açıklıkla “fi gurre-i rebî-ül-âhır sene ihdâ ve sitte mie” yazılı olup, bu tarih Hicrî 601 yılını ifade ettiği gibi, Milâdi takvimdeki karşılığı da 1204 yılı Kasım/Aralık ayına tekabül etmektedir. Kapı kanatlarının camiye âidiyeti kabul edildiği takdirde, bu husus, Ulu Cami’nin inşa tarihinin 13. yüzyılın başına kadar geri gittiğini açıklar.