AFYON KALESİ

Türkiye Afyon

Özellikler

Şehre adını veren koyu renkli volkanik kayalardan oluşan yüksek bir tepenin üzerine kurulan kalenin eski adının Karahisar-ı Sâhib olduğu ve Karahisar adını, şehrin ortasında yükselen kayalığın renginden ve üstünde bulunan hisardan aldığı bilinmektedir. Sâhib ise, Anadolu Selçuklu veziri Sâhib Atâ Fâhreddîn Ali ile ilgilidir. Kalenin, antik çağ ve öncesi tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Bizans çağındaki Akroinos Kalesi’nin şimdiki kale alanı olduğu düşünülmektedir. 12. yüzyıl sonlarında ya da 13. yüzyılın başında Selçuklu hâkimiyetine geçmiş olması muhtemel şehir, yüzyılın ortalarına doğru bir süre Sâhib Atâoğulları tarafından idâre edilmiş ve 14. yüzyılın ortalarına doğru Germiyânoğulları Beyliği’nin hâkimiyetine geçmiştir. Sarp bir kayalık üzerinde doğu-batı yönünde uzanan kale, kayalık topoğrafyanın eğim çizgilerini takip eden sur duvarlarıyla çevrili bir yerleşim alanıdır. Kale eteklerinden ve aşağı şehirle irtibatlı olarak güney-batı yönünden dik bir rampa halinde başlayan yol, bir patikaya dönüşerek dikdörtgen ve kare planlı burç ve kulelerle tahkim edilmiş ve geçmişte muhtemelen bir kapıyı da ihtiva eden açıklıktan itibaren giderek yükselmekte ve kaya formasyonları arasında sürekli kıvrılarak kalenin zirvesine ulaşmaktadır. Yolun İç Kale’ye ulaştığı noktada, ikinci bir tahkimat arasında bir başka kapının daha bulunduğu iddia edilebilir; ne var ki, sur çizgisi üzerindeki eksilmeler dolayısıyla bunu doğrulayabilmek için özel sondaj ve kazılara ihtiyaç vardır. Yerleşim alanını çevreleyen sur duvarlarının, çoğu yerde, kayalık formasyonlardan ibâret olduğu, sur duvarları üzerinde topoğrafyaya bağlı olarak silindirik ya da dikaçısal kırılmalar yapan çeşitli burç ve kulelerin bulunduğu tesbit edilmektedir. Yakın zamanlarda gerçekleştirilen onarımlarla sur duvarları büyük ölçüde tamamlanmış ve duvarlar üzerine dendanlar yerleştirilmiştir. Sur çizgisi üzerinde alt kotta görülen kimi pencere açıklıkları, duvarın gerisinde iki ya da daha çok katı ihtiva eden yapılar bulunduğunu açıklamaktaysa da, mevcut durumu tümüyle ortaya koyabilmek için sistemli kazı ve sondajlar yapılmasına ihtiyaç vardır. Kalenin içinde bir mescidin bulunduğu anlaşılmakla birlikte, yeri henüz tesbit edilememiştir. Kimi kaynaklardan, kalenin, Selçuklu Sultanı I. Alâeddîn Keykubat tarafından tâmir ettirildiği ve Hisarardı Medresesi ile birlikte kalenin güney tepesine çini mihraplı ve minareli bir mescit yaptırıldığı anlaşılmaktadır.

Alâeddîn Mescidi olarak da bilinen Kale Mescidi’ne ilişkin, 17. yüzyılın ortalarında şehre gelen Evliyâ Çelebi’nin “...aşağı şehirde Ulu Camii önündeki aşağı kale kapısından girip bu kalenin tâ tepesindeki Hünkâr Camii’ne kadar tam iki saatte çıktım. Bu kalenin içinde tâ zirve-i âlâda Sultan Keykubad Camii küçüktür ama sanatlıdır. Mihrabı baştan başa çinilidir. Fakat minaresi yoktur, zelzeleden yıkılmıştır...” demesi dikkat çekicidir. Çelebi’nin mescidin mihrabında gördüğü çinilerin, 17. yüzyılda, şehirdeki Mısrî Camii’nin mihrabında kullanıldığı iddia edilmiştir. İç Kale’nin yerleşim alanındaki kalıntılar arasında, geçmişi Selçuklu çağına inen bir Saray ile askerî amaçlı daha pek çok yapı ve sarnıçların da bulunması beklenir.

Konum
Türkiye
Afyon
Fotoğraflar