Türkiye DİYARBAKIR 13. Yüzyıl
1223/24
Diyarbakır’ın Sur İlçesi’nde ve Ulu Cami’nin avlusunun kuzey-doğusunda bulunmaktadır.
Doğu-batı yönünde inşa edilmiş olan dikdörtgen planlı medrese, açık avlulu, tek eyvanlı ve iki katlıdır. Medresenin beden duvarından dışa taşan giriş bölümü, kuzey cephenin doğu kanadında yer alır. Geniş kemerli ve sivri beşik tonozla örtülmüş giriş bölümünden avluya ulaşılır. Kapı kemeri üzerinde bir kitâbe levhası bulunur.
Doğu cephesi hariç, üç yönden revakla kuşatılmış avlunun alt kat revakları üçer açıklıklı olup ortadaki kemerler daha geniş ve yüksektir. Yapının kuzey ve güney kanatlarındaki revaklar çapraz tonozla, batı kanattaki revak ise ortası çapraz tonoz, yanlarda ise beşik tonozla örtülmüştür. Güney revakının orta kemerinin gerisinde düzgün kesme taşla yapılmış dekoratif bir mihrap bulunur. İstiridye kabuğu formundaki kavsarasıyla yarı dairesel mihrap nişi, yanlarda silindirik gövdeli iki sütunceyle sınırlandırmıştır. Mihrap nişini üstte, çift renkli taşlarla örülmüş dilimli bir kemer ve dilimli kemeri kademeli olarak saran renkli taş silmeler kuşatır. Mihrabın batı kanadındaki pencerenin üzerinde bir kitâbe levhası, revak kemerlerinin üst kısmında ise avluyu üç yönden dolaşan bir yazı kuşağı yer alır.
Avlunun doğu kenarında, iki kat yüksekliğinde inşa edilmiş sivri beşik tonozla örtülü büyük bir eyvan yer almaktadır. Avlu zemininden üç basamakla çıkılan eyvanın güney ve kuzey kanatlarında, eyvan duvarına bitişik olarak biri dikdörtgen, diğer ise kare planlı birer mekân bulunur; Her iki mekân da doğu-batı yönünde uzanan birer sivri beşik tonozla örtülüdür. Ana eyvanın tonoz kemerinin üzengi hattında, eyvanı üç kenarı boyunca dolaşan bir yazı kuşağı dikkati çeker.
Avlunun batı kanadında, revaktan bir kapı ile geçilen mescit ile bunun kuzey ve güneyinde dikdörtgen planlı iki mekân bulunmaktadır. Mescit, kuzey-güney yönünde dikdörtgen planlı bir mekân olup, ortada çapraz tonoz ve yanlarda da sivri beşik tonozlarla örtülüdür. Mescidin kıble duvarında basit bir taş mihrap, mihrabın üst kısmında ise çok bozulmuş bir kitâbe yer alır.
Mescidin gerisinde, mescide açılan sivri beşik tonozla örtülü bir eyvan ile bunun kuzey ve güneyinde kare planlı ve üzerleri kubbeli köşe odaları bulunmaktadır. Gerek eyvan ve gerekse kubbeli mekânların Osmanlı çağının sonlarına doğru yapıya eklenmiş olabileceği, ayrıca, avlunun kuzey-batı köşesindeki üst kata çıkan merdiven yapısının da Osmanlı çağına ait bir dönem eki olduğu öne sürülmüştür.
Sade görünümleriyle dikkati çeken üst kat revaklarında, açıklıklar her üç yönde de sivri kemerlidir; kenar merkezlerinde yer alan kemerler daha geniştir. Sivri beşik tonozla örtülmüş revakların avluya bakan cepheleri, üst kesimde belli aralıklarda dizilen taş konsolların meydana getirdiği bir saçak kornişiyle sonlandırılmıştır.
Düzgün kesme taşla inşa edilen medrese, çift renkli taş işçiliği, taş oyma bezemeleri ve yine taş oyma kitâbeleriyle dikkati çeken bir yapıdır.
Medresenin alt kat revak duvarlarında, taş üzerine kabartma olarak celî sülüs hatla yazılmış yazı kuşağının zeminine, stilize edilmiş bitkisel bezemeler işlenmiştir. Sarkıt, dilimli ya da üçgen biçimli yivlerle hareketlendirilmiş revak kemerlerinin yüzeylerine de yine kabartma olarak stilize edilmiş bitkisel motifler uygulanmış; batı revakının üç merkezli iki yan kemeri ise çift renkli taşlarla örülmüştür.
Medresenin inşa tarihi ve usta adını da içeren beş ayrı Arapça kitâbesi bulunmaktadır.
Ana eyvanın duvarını üç yönden dolaşan kitâbe kuşağında, yapının dört Sünnî mezhep için açık bir fıkıh medresesi olduğu belirtilmiş olup, inşaatına 1193/94 yılında başlandığı anlaşılmaktadır. Bu husus, medresenin bânîsinin Artuklu Emîri Kutbeddîn Sökmen olduğunu ortaya koymaktadır.
Avludaki revak saçağının altında yer alan ve avluyu üç yönden kuşatan ikinci kitâbe şeridinde, yapının bânîsinin adı “Es-Sultan Melîkü’l-Mes’ûd Kutbeddîn Ebû’l Muzâffer Sukmân bin Muhammed bin Kara-Aslan bin Dâvûd bin Artuk” olarak geçmekte ve 1198/99 tarihi verilmektedir. Taçkapının üzerindeki bir diğer kitâbede, 1199/1200 tarihi yer almaktadır.
Avlunun güney kanadındaki revakın duvarında ve mihrabın batı kanadındaki pencerenin üzerinde yer alan bir başka kitâbede ise “Halepli Üstâd Câfer bin Mahmûd tarafından 1223/24 yılında inşa edildi” yazısı dikkati çeker. Kitâbede Üstâd olarak adı geçen mimarın, Diyarbakır’daki Devegeçidi Suyu Köprüsü, Mesudiye Medresesi, şehir surlarındak bazı burçlar ve muhtemelen Artukoğulları Sarayı’nın inşaatlarını gerçekleştiren Şûcâeddîn Câfer bin Mahmûd el-Halebî olduğu açıktır. Halepli ustanın, Artuklu idaresi altında ve 13. yüzyılın başından itibaren Diyarbakır’da çalıştığı ve şehrin Eyyûbî idaresine geçtiği 13. yüzyılın ikinci çeyreğinde de şehir surlarında imar faaliyetlerinde bulunduğu bilinir.
Avlunun batı kanadındaki mescidin mihrabının üst kısmında bulunan son kitâbe ise, çok tahrip olduğu için okunamamıştır.
Mevcut kitâbelere göre, medresenin inşaatına 1193/94 yılında başlandığı ve çeşitli eklemelerle inşaatın 1223/24 yılına kadar sürdüğü anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, medresenin kuzey cephesindeki kapısı üzerinde yer alan 1811 ve 1910 tarihli kitâbeler, Osmanlı çağının geç dönemlerinde medresede gerçekleştirilen tâmir ve eklemelerin varlığını da açıklamaktadır.